14 Kasım 2014 Cuma

Likenler

LİKENLER

LİKENLER


Likenler, mantarlar ile fotosentez yapan mikroorganizmalardan (alg) meydana gelirler. Liken tallusu tabakalar halinde ototrof algler ile fungus (mantar) hiflerinden oluşur. Burada alg yeşil alg veya mavi-yeşil alg ya da her ikisi de olabilir. Algler likenin mantarına organik besin maddesiyle oksijen sağlar; mantar ise likene solunumla CO2, su ve mineral sağlar.
Likenler genellikle ışığı çok fazla olan yerlerde gelişirler, bu yoğun ışık ototrof likenin fotosentez sistemine zarar vermemesi için mantarlar sarı, turuncu ve kırmızı bileşikler üretirler. Likenlerin 25000 türü olduğu düşünülmektedir, ancak bu türün aynı ortak atası olan değil farklı atalardan türedikleri DNA çalışmalarıyla ortaya çıkarılmıştır. Likenlerin tallusu fungus (mantar) hifleriyle alglerden meydana gelmiş morfolojik ve fizyolojik bir birliktir. Bu birlik bitkiler aleminde ortak yaşaın (simbiyoz) en iyi örneklerinden biridir. Böylece alg ve mantar ayrı ayrı kendilerine uygun gelmeyecek ortamlarda birlikte yaşarlar. Tallusa katılan algler ya bir hücreli veya ipliksi CYANOPHYCEAE veya CHLOROPHYCEAE’dir. Mantarlar çoğunlukla ASCOMYCETES’dendir. İlkel tiplerde, mantarların miselyumu alg tarafından salınan musilaj içinde bulunur. Musilaj mantara elverişli bir ortam temin eder. İpliksi likenlerde mantar hifleri alg ipliğinin etrafını sarar. Böylelikle bütün bu tiplerde likenin şekli alg tarafından tayin edilmiş olur. Burada her iki organizmanın birleşmesi aşağı yukarı rastlantı sonucudur. Hem algin hem de mantarın bütün liken tallusunun enine homojen olarak dağılmış oldukları bu tür ilkel yapılı likenlere HOMEOMERİK denir. Daha gelişmiş tiplerde şekil mantar tarafından tayin edilir. Bunlarda her iki organizma ayrı ayrı bölgelerde bulunduğundan HETEROMERİK adını alır. Mantar üst bazende alt tarafta az çok yoğun korteks oluşturur, aynı zamanda ortada gevşek bir örgü meydana getirir. Alg hücreleri de (GONİDİYA) ya gruplar halinde veya kapalı bir tabaka oluşturarak dış korteksin tam altında yer alırlar.
Birçok likenlerde birliğe iştirak eden organizmaları suni kültür ortamlarında ayrı ayrı yetiştirmek mümkün, olmuştur. Bu deneylerde kaide olarak alg mantardan daha iyi gelişir. Böyle ayrı olarak yetiştirilen mantarın şekli bazen ait olduğu likenin şekline benzerse de likenin tipik şeklinin meydana gelmesi için her iki organizmanın da birleşmesi gerekir. Bu da simbiyoz yaşamın şekil verici etkisi olduğunu gösterir. Simbiyosise iştirak eden organizmaların arasındaki fizyolojik işbirliği şudur: Alg klorofili olduğundan fotosentez yapar ve bütün birliğin karbonhidrat gereksinimini karşılar. Diğer taraftan mantar, ekseriyetle suyun ve madensel maddelerin alınmasını sağlar. Bazen asitlerde saldığından kayaları da eritebilir. O zaman liken ortam oluşturan taşların derinliklerine girer (ENDOLİTİK LİKENLER).
Eğer mantar su teminini üzerine alırsa bu iş için fazla şişme kabiliyeti olan özel hifler meydana getirir. Diğer taraftan alg hücrelerinin yakınında bulunan hif örgüsü hidrofobik liken asitlerinin oluşumu dolayısıyla ıslanmaz. Böylece fotosentezin devamı için gerekli olan hava boşlukları daima açık tutulur. Kaide olarak simbiyosisten asıl faydalanan mantardır. Ortakların her ikisi de tek başlarına iken yaşayamayacakları ortam koşullarına birlik halinde iken dayanabilirler.
SINIFLANDIRILMALARI
Tallus şekillerine göre likenler başlıca üç tip’e ayrılır:
a- Kabuksu likenler: Tallusları yassıdır. Ortamlara hiferini sokarlar. Bazen kayaların yüzeylerini eritip derinlere girerler. Önemli cinsleri: LECONARA ve GRAPHİS.
b- Yapraksı likenler: Tallus küçüklü büyüklü loblar halindedir. Ortamlarına rizoid halinde hifler gönderirler. Önemli cinsleri: PARMELİA ve CETRARİA.
c- Dalsı likenler: Tallusları diktir veya ağaçtan sarkarlar. Genellikle dallıdırlar. Önemli cinsler: USNEA ve CLADONİA.
ÜREMELERİ
Likenler, tallustan ayrılan ve mantar hifleri tarafından sarılmış birkaç alg hücresinden oluşan topluluklarla vejetatif olarak ürerler. Bu topluluklar SOREDİYUM adını alırlar. Uygun ortamda gelişerek yeni tallusu yaparlar. Eşeyli olarak ise ancak mantar eşeyli ürer. Alg yalnız vejetatif olarak çoğalır. Mantar eşeysel üreme sonunda APOTEZYUM veya PERİTEZYUM denen fruktifikasyon’ları meydana getirir. Bu organlarda himenyumda bulunan parafizlerin (kısır hücrelerin) sayısı kadar fazladır. Ayrıca bu fruktifikasyolar, serbest yaşayan mantarlarınkine göre daha uzun ömürlü ve dayanıklıdır. Askosporları dışarı atıldıktan sonra çimlenir ve uygun alg hücrelerine rastlarsa yeni bir liken birliği meydana getirirler.
YAŞAMA ORTAMLARI
Likenler, kayaların, toprakların ve epifit olarak ağaçların üzerinde yaşarlar. Likenler kuraklığa karşı olağan üstü dayanıklıdırlar. Aylarca susuz kaldıkları halde uyku halinde yaşayabilirler. Bu devrede havadan aldıkları çok az miktardaki su buharıyla geçinirler. Kayaları eritebildiklerinden toprak oluşumunda rol oynarlar. Gayet yavaş büyürler, senede ancak birkaç santimetre artarlar. Likenler, çıplak kayalık alanları ilk olarak örten bitkiler arasındadırlar. Saldıkları asitlerle kayaları eriterek toprak oluşturdukları gibi ölen talluslarından da organik madde biriktirirler. Bu işlemler çok yavaş olur fakat bir süre sonra yeter miktarda toprak ve organik madde birikince bu sahada yosunlar ve eğreltiler yerleşebilir. Likenlerin bazıları, bazı hayvanlar için besin kaynağıdır. Bazı çöl bölgelerinde bir çeşit liken tallusu öğütülerek ekmek yapımında kullanılır.
Likenlerin en önemli kullanılış yerleri, boya endüstrisidir. Likenlerden çeşitli renk boya elde edilir. Ayrıca, pH tayininde kullanılan kağıt ta likenlerden elde edilen boya ile hazırlanır. Bazı türlerden de bir çeşit antibiyotik elde edilir.
LİKENLERİN ATMOSFER KİRLİLİĞİ BAKIMINDAN ÖNEMLERİ
Likenler atmosfer kirliliğine ve özellikle kükürt dioksite karşı çok duyarlıdırlar. Bu özelliklerine dayanarak insanlar hava kirliliğini kontrol etmek için likenleri kullanırlar. SO2 yoğunluğu 35 ppb’ye ulaştığında likenler tamamen yok olurlar. Halbuki büyük şehirlerde SO2 miktarı ortalama olarak 100 ppb’ye kadar çıkabilir. Sky (1968) yaptığı çalışmalarda likenleri kirlenme derecelerine göre 5 farklı bölgeye ayırmış ve en kirli olan birinci bölgede likenlerin tamamen kaybolduğunu göstermiştir.
Az dozlardaki SO2 gazının likenlerin talluslarının (gövdeleri) taşıma gücünü azalttığını göstermiştir, dolayısıyla likenin lobları dikine değil yanlara doğru büyür. Likenlerin SO2 gazına karşı duyarlı olmalarının nedeni, kabuk veya taşlar üzerinde beslenme elementlerince fakir ve steril substratların üzerinde epifit olarak yaşayan bu çiçeksiz bitkilerin çok özel durumlarından kaynaklanmaktadır. Likenler ayrıca havadaki radyoaktif elementleri de biriktirirler, dolayısıyla atmosferdeki radyasyon seviyesinin izlenmesinde de kullanılırlar. Örneğin kutupaltı bölgelerde yaşayan ren geyiklerinin temel ürünü olan CLADONİA türü radyoaktif elementleri çok biriktirirler. Ren geyiklerini yiyen Eskimo’larda bu tür kirlenmelerden çok fazla etkilenmişlerdir. Özellikle Çernobil nükleer kazasından sonra Ren geyiklerinin eti ve sütü kullanamaz hale gelmiştir.
 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder