27 Ekim 2014 Pazartesi

Endemik bitki

Endemik nedir?

Yaşam alanı belirli bir bölgeyle sınırlı, yeryüzünün yalnızca belirli bölgelerinde yayılış gösteren canlı tür ya da cinslerine endemik denilmektedirendemik
Endemik kelimesi kökeni Yunanca'ya dayanmaktadır.

Endemik bitki nedir?

Endemik bitki, alanları belirli bir ülke veya bölgeye ait, yerel, ender ve çok ender bulunan bitki türlerine endemik bitki denilmektedir.

Endemik alan nedir?

Endemik alan bir ada, bir yarımada veya bir dağ olabileceği gibi birkaç metrekarelik alanlar da olabilir. Türkiye endemik bitkiler açısından dünyanın önemli ülkelerinden birisidir.

Endemik bitkiler kaç gruba ayrılmaktadır?

1- Paleoendemikler,
2- Şizoendemikler,
3- Patroendemikler,
4- Apoendemikler.

En çok bilinen Endemik bitki türü hangisidir?

En bilinen endemik tür liquidambar orientalis'dir.

Türkiye'de ki endemik türlerinin en önemlileri hangileridir?

1- Kazdağı göknarı (Abies nordmanniana subsp equi-trojani),
2- kasnak meşesi (Quercus vulcanica),
3- Anadolu sığla ağacı (Liquidambar orientalis),
4- sevgi çiçeği (Centaurea tchihatcheffii) .

Türkiye'deki yemeklik Endemik bitkiler hangileridir?

1- Kiraz,
2- Badem,
3- Kayısı,
4- Buğday,
5- Nohut,
6- Mercimek,
7- İncir,
8- Lale,
9- Kardelen,
10- Çiğdem vb.

Türkiye'deki bazı Endemik bitki türleri hangileridir?

1- Orkide,
2- Badem,
3- Tere,
4- Kuşkonmaz,
5- Pancar,
6- Kiraz,
7- Nohut,
8- Keten,
9- Kekik,
10- Madımak,
11- Armut,
12- Çavdar,
13- Çemen,
14- Üvez,
15- AdaÇayı,
16- Safran,

26 Ekim 2014 Pazar

Şelaleler ve Oluşumları

Şelale ya da çağlayan,
 Bir nehrin yatağındaki büyük bir yükseklik fark nedeniyle suyun yüksekten düştüğü yerdir. Şelale oluşumunun çeşitli yolları vardır. 

Nehrin geçtiği sert zeminden birdenbire yumuşak bir zeminle karşılaşması ve suyun kuvveti ile orayı zamanla oyarak, düşeceği yüksekliğini arttırması sonucu oluşur. (Nehirlerin yataklarındaki arazi yükseklik farkı şelale oluşumunda etkilidir. )Şelaleler genel olarak üç değişik arâzi yapısına sâhip bölgelerde toplanmıştır. Bunlar yüksek platoların kıyı kesimleri,karaların iç bölümlerinde yer alan kristalli kayalar ile kıyı bölgelerinde yer alan zayıf tortul kayalıklar arasında uzananlar ve buzulların etkisinde kalmış yüksek dağlık bölgelerdir.

Şelalelerin meydana geliş sürelerine bakılarak üç ana grupta toplanır:
  • Akarsu yataklarının kırılma, buzullaşma veya başka sebeplerle değişikliğe uğraması    yüzünden
  • Farklı aşınma süresi sonunda
  • Akarsu yatağının meydana gelmesi sırasında olan çağlayanlardır
                                                  Dünyanın en yüksek şelaleleri

ANGEL ŞELALESİ  VENEZUELLA
Angel şelalesi 979 metre yüksekliği ve 807 metrelik düşüşü ile Dünya'nın en yüksek şelalesi ünvanına sahiptir.Oldukça yüksekten akan bu şelalenin bir kısmı ya zemine ulaşmadan buharlaşır ya da rüzgar tarafından taşınmaktadır. Venezuella'da bulunan bu şelale önce Kerep ırmağına ulaşır daha sonra ise  Carrao nehrinin bir kolu olan churun ırmağına karışmaktadır. Bu şelale UNESCO tarafından dünya mirası olarak kabul edilen Gran Sabana bölgesi, Bolívar şehrindedir



TUGELA ŞELALESİ  GÜNEY AFRİKA


Dünya'nın en yüksek ikinci şelalesi olan tugela şelalesi 5 ayrı basamağı bulunmaktadır. Toplam yüksekliği 948 metre olan bu şelalenin kaynağı şelalenin aşağı aktığı eğimli araziden bir kaç kilometre geridedir. Kaynağa yakın bölgelerin suyu temiz ve saf olmasıyla birlikte güvenle içilebilmektedir. Bu yüzden tanrı vergisi olarak bir çok kaynakta ifade edilmektedir. Güney afrika'da bulunan tugela şelalesi KwaZulu-Natal bölgesinde bulunan Royal    Natal Ulusal Parkında Drakensberg’de bulunmaktadır. 



CATARAS LAS TRES HERMANAS ŞELALESİ, PERU

Dünya'nın en büyük üçüncü şelalesidir. 12 metre genişliğinde olan bu şelale 914 metre yükseklikten akmaktadır. Şelalenin aktığı yerde yaklaşık 4 metre derinliğinde bir de göl bulunur. Bitkiler, hayvanlar, şelale ve göl ile büyük bir canlı çeşitliliği bulunan bu bölge tam bir biyolojik zenginlik göstergesidir.Yaklaşık olarak saniyede 1 metreküp su akmaktadır. Şelalenin çevresi yaklaşık 30 metre yüksekliğe ulaşabilen oldukça bitkili vejetasyonu yüksek bir alandır. Cataratas Las Tres Hermanas şelalesi Peru’da, Ayacucho bölgesindeki Rio Cutivireni’dedir. Cataratas Las Tres Hermanas, 3 kız kardeşin şelalesi anlamına gelmektedir



OLOUPENA ŞELALESİ, HAWAİİ

Dünya'nın en yüksek dördüncü şelalesi olan Oloupena Şelalesi 900,07 metre yüksekliktedir. Molokai’de bulunmaktadır. elale’nin kolları, kısa süreli sezonluk olarak oluşmakta ve dünya’nın en yüksek uçurumlarından olarak değerlendirilen Pelekunu ve Wailau kanyonlarından aşağı akmaktadır. Dağın arasından kendine yol yaparak akan bu şelale etrafının bitkiler ve dağ ile çevrili olmasından ötürü yalnızca havadan ya da okyanusdan görülebilmektedir.



  
YUMBİLLA ŞELALESİ, PERU

896 metre yükseklik ile dünya’nın 5. en yüksek şelalesidir. Yüksekliğinden ötürü oldukça büyüleyici olmasına karşın, hacim olarak bakıldığında akan su miktarının azlığından ötürü pek de önemli görünmeyebilir. Bu inceliğinden ötürü yalnızca 600 metresi net olarak görüntülenebilir. Birbiri ile bağlantılı 4 ayrı basamakdan akmaktadır




VİNNUFOSSEN ŞELALESİ, Norveç

Bu şelale hemen hemen tüm yıl boyunca, hiç kesilmeden akmaktadır. Yılın bazı dönemlerinde su hacmi oldukça fazlalaşabilir ancak genellikle az denebilecek seviyelerdedir. 860 metre yükseklik ile Dünya’nın 6. en yüksek şelalesi olmasının yanı sıra, Avrupa’nın en yüksek şelalesi ünvanına sahiptir.

                                                

BALAİFOSSEN ŞELALESİ, NORVEÇ

Hordaland’da bulunan Hardangerfjorden nehrine ulaşan üst kollardan Osafjorden ırmağına yaklaşık 900 metrelik bir uçurumdan akar. Şelale dağlık bölgede bulunan irili ufaklı bir kaç göl tarafından beslenmektedir ancak şelaleyi besleyen ana kaynak karla kaplı alanlardan oluşmaktadır. Şelale kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle şelalenin en zayıf olduğu dönemler yaz sonudur. Şelalenin en iyi görüldüğü nokta tam karşı tarafında bulunan Osa şehridir, yani fiyordun diğer tarafı.


PU’UKA’OKU ŞELALESİ, HAWAİİ
Hawaii’nin Molokai bölgesinde bulunan ve 840 metre yükseklikten akan Pu’uka’oku şelalesi dünyanın 8. en yüksekten akan şelalesidir. Şelalenin kuzeyinde kalan kayalık bölge uçurumları, dünya’nın en yüksek denize kıyısı olan uçurumlardandır. Bu tepelere düşen her bir damla su yüzlerce metre yükseklikten akarak denize ulaşır    

JAMES BRUCE ŞELALESİ, KANADA

James Bruce şelalesi Kuzey Amerika’nın en yüksek şelalesi olmasının yanı sıra dünya’nın 9. en yüksek şelalesidir. British Columbia,Kanada’da bulunan Princess Louisa deniz parkında 840 metre yükseklikten akar. İki paralel akıntının bulunduğu şelale’de akıntılardan bir tanesi tüm yıl boyunca aktifken diğeri yaz sezonu dolaylarında kurumaktadır.

BROWNE ŞELALESİ, YENİ ZELANDA

Browne şelalesi, yeni zellanda’nın Fiordlan Ulusal Parkında bulunur ve 836 metreden akmaktadır. Yağmur ormanlarının bulunduğu bölgenin tam ortasında yer alan bu şelale, hava fotoğrafçılığının öncülerinden olan Victor Carlisle Browne’nin 1940larda yaptığı bir seyahat ile keşfedilmesi üzerine Browne olarak isimlendirilmiştir. Şelalenin kaynağını Browne gölü olarak adlandırılan ve  deniz yüzeyinden 836 metre yüksekte bulunan bir dağ gölü sağlamaktadır.

 Türkiye'de bulunan en önemli şelaleler ;
Manavgat Şelalesi

Tortum Şelalesi

Düden Şelalesi



25 Ekim 2014 Cumartesi

Balıklar


ACIBALIK (Rhodeus seiceus amarus)

Trakya, Marmara ve Karadeniz'de ağır akışlı akarsular veya göllerde yaşar. Bitkiler ve küçük hayvancıklarla beslenir. Ortalama 5-6, en çok 9 santimetreye kadar büyür. Üreme devresi nisan-haziran arasıdır. Dişisi uzun hortumuyla yumurtalarını bir midyenin içine ustaca bırakır. Erkek de spermlerini midyenin açılıp-kapanarak emdiği suya bırakarak yumurtaları döller. 2-3 haftada olgunlaşan yavrular, midyeyi terkeder. Böylece küçük cüsselerine rağmen emniyetli üreme tamamlanır.


AFANGUS (Aphanius fasciatus)

Ege ve Akdeniz'in sahillerine akan içsularda yaşar. Çeşitli türleri ülkemizde yaygındır. Nehirlerin yavaş akıntılı veya durgun bölümlerinde yuvalanır. Boylan 5-6 santimetre olur. Acı ve tuzlu sulara da uyum gösterir. Kabuklular ve özellikle su yüzeyindeki sinek-böcek larvalarıyla beslenir. Bahar aylarında üremelerini yapıp, yumurtalarını su bitkilerinin üzerine bırakır. Akvaryum balığı olarak da yetiştirilir.


AKYA (Lichia amia)

Kuzu, çıplak, leka ve iskender balığı olarak da anılır. Genelde 50-100 santimetre en çok 180 santimetre ve 60 kilogram ağırlıkta olabilir. Yumuşakçalar, kabuklular ve küçük balıklarla beslenerek, dipte kıyılara yakın küçük sürüler halinde dolaşır. Canavar balıklardandır, çevresindeki balıkları yok edercesine yer. Geçmişte çok avlanılması nedeniyle neslinin tükenme tehlikesi vardır. Korunması gerekir.


ANKARA ÇAMURBALIĞI (Neomacheilus angorae)

Orta ve Doğu Anadolu'nun göl ve akarsularının çamurlu, kumlu ve sazlı zeminlerinde yayılış gösterir. Zeminlerden emdiği çamurlardan, küçük hayvanlar, böcekler ve larvaları seçerek besinlenir. İsmi de ordan gelir. 6-7 santimetreye kadar büyüyebilir. Çok sığ suların yüksek ısısına dayanabilir. Mayıs-haziran arasında yapışkan yumurtalarını kıyıların kumluk ve çakıllarına bırakır. Doğa dengesini korur.


AY BALIĞI (Mola mola)

Pervane balığı da denir. Okyanuslar ve Akdeniz'in açıklarında uzun göçler yapmadan, bazen derinlerde, bazen de su yüzeyinde yan yatarak dolaşır. İyi yüzemeyen, hareketsiz bir balıktır. Deniz anaları, ahtapot, mürekkep balığı ve diğer balıklarla beslenir. 2.5-3 metre boydan 1,500 kilogram ağırlığa erişip 20-25 yıl yaşayabilir. Bahardan yaz sonlarına kadar 300 milyona varan yumurta döker. Bu yumurtaların çoğu diğer balıklara yem olur. Eti lezzetsiz ve kötü kokulu olduğu için insan besini yönü ve ekonomik değeri yoktur.


AYNALI SAZAN (Cypnnus carpio)

Pullu sazanın çıplak-çizgili ve aynalı sazan olarak adlandırılan yan türlerinin üretime en elverişli olanıdır. Kolay ürediği için çeşitli yörelerde ve özellikle baraj göllerinde üretimi yapılmaktadır. Yaşam öyküsü pullu sazan gibidir. Ekonomik değeri çok yüksektir. Çeşitli ülkelerde yılda 200,000 ton sazan üretimi yapılmaktadır


BAKALYARO (Merlangius merlangus)

Mezgit ve gelincikle aynı türdendir. Karadeniz'de yaygın, Ege'de az bulunur. Genelde 15-20, en çok 45-50 santimetre boyunda olur. Sahillerin 3-4 metreye kadar derinliklerindeki sığların kumlu, çakıllı ve yosunlu diplerinde, fazla göçler yapmadan yaşar. Balık yumurtaları, küçük balıklar ve karides gibi canlılarla beslenir. Üremelerini şubat-mayıs arasında, sahillere yakın yerlerde yapar. Mezgitle eş, beyaz ve lezzetli etiyle ekonomik değeri yüksektir.


BARBUNYA (Mullus barbatus)

Sıcak ve ılık denizlerin kumlu, çamurlu sahillerinde 300 metreye varan derinliklerinde sürüler halinde yaşar. Ortalama 12-15 santimetreden en çok 40 santimetreye kadar büyür. Suyun ısı şartlarına göre derinlerden sahile, mevsimsel göçler yapar. 10 yıl yaşayabilir. Nisan-haziran arası 15-100,000 yumurta döker. Etinin lezzeti ve bol avanılmasıyla ekonomik değeri yüksektir.


BERBER BALIĞI ( Anthias anthias )

Hani ailesinden bir balıktır. Sıcak ve ılıman denizlerin kayalık, çakıl ve bazen çamurlu bölgelerinde ve 50-300 metre derinliklerde yaşayan berber balığı, 25 santimetre uzunluğa erişebilir. Az bulunduğu için fazla ekonomik değeri yoktur. Denizlere renk güzelliği verir. Üremeleri diğer hani cinsi balıklar gibidir.


BERLAM (Merluccius merluccius)

Ilık denizlerin orta sularında yaşar. Ege, Marmara ve Akdeniz'de yaygın, Karadeniz'de seyrek bulunur. Gündüzleri 80-300 metreye varan derin sularda, gezinip geceleri avlanmak için kıyılara ve yüzeye yaklaşır. Kolyoz, çaça, hamsi ve benzeri küçük balıklarla beslenir. En çok 80-100 santimetre boy ve 10 kilogram ağırlığa erişebilir. Mayıstan ağustosa kadar sahillere yakın yerlerde üremelerini yapar. Etinin lezzet ve kalitesi mezgitle eştir. Taze olarak her mevsimde yendiği için ekonomik değeri yüksektir.


BIYIKLI BALIK (Barbus barbus)

Genelde 30-50 santimetre uzunlukta ve 0.5-2 kilogram, en çok 3 kilogram ağırlıkta olur. Büyüklerine seyrek rastlanır. Oksijeni bol, hızlı akan nehirlerin berrak kum tabanlı bölümlerinde yaşar. Ülkemizin çeşitli yörelerinde türleri bulunur. Mayıs-haziran arasında üreme yapar ve 5,000-30,000 yumurta döker. Bu devresinde yumurtaları zehirlidir. Eti fazla değerli olmamakla beraber avcılığı yönünden değerli bir balıktır.


BODUR YAYIN (lctalurus melas)

Güneydoğu'daki akarsu ve göllerin kumlu, çamurlu zeminlerinde yaşayan, 20-30, en çok 45 santimetre boy ve 100-500 gram ağırlıkta olabilen bir yayın türüdür. Oldukça obur bir bahktır. Omurgasızlar, küçükbalıklar, balık larvaları ve kurbağalar da dahil ne bulursa yer. Suların ısı şartlarına göre nisan-haziran arasında kumların içine yuva yapan dişi, yumurtalarını dökerek bunların oluşmasını bekler. Kılçıksız eti çok lezzetlidir. Ancak ekonomik değeri bölgeseldir.


BÜYÜKBAŞ KAYABALIĞI (Gobius (Ponücola) kessleri)

Trakya ve Karadeniz Kıyılarına akan nehirlerde yaygındır. Boyları 12-18, en çok 22 santimetre olur. Acı suların taşlık veya sert kumlu zeminlerinde dolaşıp, nehirlerin içlerine girer. Yuva edindiği bölgeye çok bağlıdır, buraya zorla gelen balıklara saldırgan olur. Küçük kabuklular, balıklar ve yumuşakçalarla beslenir. Nisan-mayıs arası, dişiler yumurtalarını ince ipliklerle kumsallara yapıştırır.Erkekler de gözcülük eder. Eti lezzetli ve sağlığa yararlıdır. Ekonomik değeri bölgeseldir.


CAMGÖZ KÖPEKBALIĞI (Galeorhinusgaleus)

Sıcak ve ılık denizlerin 100 metrenin altındaki serin sularında tek başırıa yaşayan, boylan 4-5 metreden 10-15 metreye ulaşan, omurgasızlar (mürekkep balığı, ahtapot, medusalar) ve sürü halindeki küçük balıklan yiyerek beslenen bir köpek balığı türüdür. Sıcak yaz günlerinde ağır hareketlerle su yüzeyinde yüzer. Rahatsız edilmezse saldırgan değildir. Açık denizlerde erkek tarafindan döllenen dişiler, 8-14 arası canlı yavru doğurur. Başka ülkelerde yenilmesine rağmen yakalananlar, ülkemizde balık unu üretiminde kullanılır.


ÇAÇA (Sprattus sprattus)

Sardalya-tirsi ailesindendir. Boyu 6-8 santimetre, Karadeniz'in batısında 13-15 santimetre olanlarına da rastlanır. Besinleri planktonlar ve balık yavrularıdır. Sürüler halinde yaşar. Mayıs-haziran arasında üreme yapar. Eti fazla lezzetli değildir. Bu nedenle özel avcılığı yapılmaz. Buna karşın denizlerde ekonomik değeri çök yüksek olan uskumru, palamut, torik gibi bahklar için yem değeri vardır. Kuzey Avmpa Ülkelerinde konservesi çeşitli isimlerle pazarlanır.



ÇAMUKA (Atherina hepsetus)

Gümüş türündendir. Fazla derin olmayan sahillerin sıcak ve ılıman sulannda, kumlu veya çakıllı bölgelerde sürüler halinde ve balık yavruları, kabuklular ve yumuşakçalarla beslenerek yaşar. Suyun tuzluluk oranı ve oksijen değerine uyum gösterir. Bu nedenle göllerde bile yaşayabilir. Boyu 10-12, en çok 16-18 santimetre olabilir. Suların bölgesel sıcaklığına göre nisan-eylül arasında ürer. Beyaz ve çok lezzetli etiyle ekonomik değeri yüksektir.


ÇAPAK BALIĞI (Abramis brama)

Marmara ve Karadeniz'in akarsu ve göllerinde, bazı türleri de Ankara ve Kırşehir'de yaşar. Boyları ortalama 30-40 santimetreden 70 santimetre ve 3 kilogramdan 6 kilograma ulaşabilir. Kurtlar, böcekler ve yosunlarla beslenir. 10 yıl yaşayabilir. mayıs-haziran arası yaklaşık 100,000 yumurta ile üreme yapar. 1 kilogramın üstündekilerin eti lezzetlidir; küçükleri ise yem veya av bahğı olarak değerlidir.


ÇİPURA (Spanıs aurata)

Ege ve Akdeniz'in bu namlı balığı, Marmara'da seyrek bulunur. Ortalama 25-35 santimetre boy ve 0.5-3 kilogram ağırlıkta, en çok 60 santimetre ve 6 kilogramda olabilir. Etçil bir balıktır. Kuvvetli çenesiyle küçük kabukluları, balıkları ve diğer hayvanları kolayca yer. Yaz devresinde sığlarda, kış aylarında da 35-40 metre derinliklerde yaşar. İki yaşırı üstündekiler daha da derinlere iner. Üremeleri ekim-aralık aylarında olur; 100-150,000 yumurta doker. Eti çok lezzetlidir. Ayrıca üretim kültürüne uygunluğu nedeniyle ekonomik değeri çok yüksektir.


ÇİTARİ (Boops salpa)

Karagöz ailesinden bir balıktır. Sarpan balığı da denir. Boyları 45 santimetre olabilir. Görüntüsü çok güzel fakat eti lezzetsizdir. Bu nedenle fazla ekonomik değer taşımaz. Marmara, Ege ve Akdeniz'de bol, Karadeniz'de seyrek rastlanır. Yaşam karakteri ve üremeleri, karagöz cinsi balıklarda olduğu gibidir.


ÇİZGİLİ MERCAN (Uthognathus mormynıs)

Mırmır balığı da denir. Mercana göre vücudu daha uzundur. Genellikle Akdeniz'de bulunur ve en çok 30 santimetreye kadar büyür. Sığ suların bitkilerle örtülü taşlık, kayalık, kumluk bölgelerinde yaşar. Acı su bölgelerine de girer. Biyolojik yaşamı karagöz-mercan gibidir. Etinin lezzetli olmasına rağmen az bulunan ve sadece taze tüketilen bir balıktır.


ÇİZGİLİ ORKİNOS (Katsowonus pelamis)

Karadeniz, Marmara ve Kuzey Ege'ye kadar sularımızda rastlanan orkinos türlerinden biridir. Boyu ortalama 60-100 santimetre olur. Yemlendiği balık sürülerini önüne katarak Karadeniz'e çıkar ve orada sular ısınınca üreme yapar. Bu gidiş-gelişler Karadeniz ve Marmara'daki yerli balıkların doğal dengesini oluşturur. Etinin insan gıdası olarak çeşitli değerlendirilmesi ve avcılık yönüyle aşırı tüketimi, hem orkinos türünü hem de onunla akım sağlayan diğer balık türlerini tehlikeli olarak etkilemektedir.

23 Ekim 2014 Perşembe

Basketbol

Basketbol

 
    
Basketbol
Jordan by Lipofsky 16577.jpg
Michael Jordan smaca doğru giderken.
BirlikFIBA
İlk oynanış1891, Springfield,
Massachusetts
, ABD
Özellikleri
Takım üyeleriKenarda 7, sahada 5; toplam 12
KategoriSpor
EkipmanBasketbol topu
Alanİçeride veya dışarıda
Olimpiyatlar1936
Basketbol, beşer kişilik takımlar halinde elle ve topla oynanan, yüksekliği 3,05 metre olan pota adı verilen çemberden topu geçirerek kazanmaya çalışılan takım oyunudur. Tüm dünyada popüler olan bir spor türüdür. İlk olarak 1891 yılında James Naismith tarafından oynatılmıştır. James Naismith'in basketbolu Mayas kabilesinin tlahiotenie oyunundan esinlendiği düşünülmektedir.
Basketbol, ABD'nin Massachusetts eyaletinde, Springfield Genç Erkekler Birliği (YMCA) Eğitim Okulu'nda beden eğitimi öğretmeni olan James Naismith tarafından 1891'de yapılmıştır. Atlet ve beyzbolculara kış antremanı yaptırmak amacıyla geliştirilen bu oyunda amaç, tahtadan yapılmış sepetlere topun sokulmasıydı. İlk oynayış şeklinde, 7 kişilik iki takım arasında 20'şer dakikalık üç devre üzerinden oynanmıştır. Oyunun asıl hedefini sepetler oluşturduğundan, Dr. Naismitih tarafından bu oyuna "sepet topu" anlamına gelen "basket ball" adı verilmiştir.
Çocukların bedensel ve ruhsal gelişimi açısından da önemli olan basketbol, takım oyunu olması nedeniyle bireysel ve toplumsal gelişime de etkilidir.
Basketbol, yapılmasından kısa bir süre sonra YMCA'yı (Young Men's Christian Association / Genç Hristiyan Erkekler Birliği) aşarak bütün okullara, üniversitelere ve hatta semtlerde bulunan jimnastik salonlarına kadar yayılmıştır. Gençlerde bu spora karşı uyanan istek ve heyecanda kulüpleri basketbol şubeleri açıp takımlar kurmaya zorlamış ve böylece basketbol, Amerika'nın en popüler ulusal oyunu haline gelmiştir.


Tarihi

Basketbolun Avrupa'daki ilk denemesi, 1893 yılında Paris'in Trevise sokağındaki eski bir jimnastik salonunda yapılmıştır. Daha sonraları, özellikle I. Dünya Savaşı sırasında, basketbolun Avrupa'da yayılmasında Amerikalı askerlerin büyük etkisi olmuştur. Hızla gelişme gösteren basketbol böylece Avrupa'da en gözde sporlar arasında yerini almıştır. Amerika, 1897 yılında erkeklerde, ardından 1900 yılında bayanlar arasında ilk milli basketbol şampiyonalarını düzenleyerek, bu sporu ülke çapında popüler hale getirmiştir. Amerikalılar millî spor olarak benimsedikleri basketbolu, 1904 St. Louis Olimpiyat Oyunları'nda kulüp takımları arasında maçlar düzenleyerek, Olimpiyat Oyunları'na katılan tüm ülkelere tanıtmışlardır. 1905 yılında dünyanın en büyük spor salonlarından Madison Square Garden, kapılarını basketbola açmıştır.
Uzakdoğu'da da 1913 yılından itibaren karşılaşmalar yapılmaya başlanmıştır. Böylece bu oyun birkaç yıl içinde Kanada, Fransa, İngiltere, Avustralya, Çin ve Hindistan başta olmak üzere, tüm dünya ülkelerine hızla yayılmış, özellikle büyük kentlerdeki geniş spor alanlarında yapılan üniversiteler arası karşılaşmalar, basketbolun seyirlik spor olarak yayılmasında önemli katkılar sağlamıştır. Uluslararası Amatör Basketbol Federasyonu, uluslararası karşılaşmaları yönetmek amacıyla, 20 Haziran 1932'de İsviçre'nin Cenevre şehrinde İsviçre, Yunanistan, İtalya, Portekiz, Arjantin, Romanya ve Çekoslovakya basketbol federasyonlarının işbirliği ile oluşturulmuştur. FIBA her dört yılda bir, Olimpiyat Oyunları'nın düzenlendiği şehirde toplanarak, basketbolu daha çekici hale getirmek için gerekli kural değişikliklerini yapmaktadır.
Avrupa Basketbol Şampiyonası, 1935 yılında başlamış olup, 2 yılda bir düzenlenmektedir. Amatör bir spor dalı olarak basketbol, ilk kez 1936'da Berlin'de düzenlenen Olimpiyat Oyunları'na dahil edilmiştir. 1951 yılında başlayan Erkekler Dünya Şampiyonası'nı 1953'te Bayanlar Dünya Şampiyonası izlemiş, Olimpiyat Oyunları'na basketbol dalında bayanlar ilk kez 1976'da katılmışlardır. Avrupa Ligi ise 1995-96 sezonunda başlamıştır.

Alan

1891 yılındaki Springfield Koleji'ndeki ilk basketbol sahası. Duvara monte edilen pota bir şeftali sepetidir.
Basketbol çoğunlukla kapalı salonda oynanır. Dikdörtgen biçimindeki basketbol alanının tabanı sert tahtadan yapılır. Alanın boyutları değişiklik göstermekle birlikte, FIBA standartlarına göre 28 m x 15 m'dir. Oyun alanı bir orta çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında, orta yuvarlak denen bir daire çizilidir. Basketbol alanının karşılıklı olarak kısa kenar çizgilerinde birer pota bulunur. Pota, kenar çizgisinden 1,2 metre içeridedir ve 1,8 m x 1,2 m boyutlarındadır ve çoğunlukla panyalarda cam beyazı plastik kullanılır. Pota üzerinde, yerden 3,05 metre yükseklikte bir sepet bulunur. Sepet, 45 cm çapında demir bir çember ile buna asılı, alt kısmı açık, beyaz bir fileden oluşur. Basketbol elle oynanır ve atılan top yukarıdan çembere girip fileden geçerek aşağıya düşünce sayı olur. Basketbol topunun çevresi yaklaşık 75-78 cm, yarıçapı yaklaşık 12,3 cm, ağırlığı 650-700 gramdır.

Kurallar

  • Basketbol müsabakaları üç hakem tarafından yönetilir. Misafir takım sahayı seçme hakkına sahiptir. 2. devreden sonra saha değişimi yapılır. Oyun, orta saha çizgisinde her takımdan birer oyuncu arasında yapılan hava atışı ile başlar. Hava atışına çıkan oyuncular, topu tek elleri ile takım arkadaşlarına kazandırma hedefini taşır.
  • Oyun, 10'ar dakikalık dört periyottan oluşur. Beraberlik durumunda uzatma periyodu oynanır. Her takım ilk üç periyotta ve uzatma periyodunda 2'şer dakikalık bir, dördüncü periyotta iki mola hakkına sahiptir. İkinci ile üçüncü periyot arasında 15 dakikalık devre arası verilir. Diğer periyotlar arası 2 dakika ara verilir.
  • Hücum eden takım, kendi sahasını 8 saniye içinde terk etmek, 24 saniye içinde de hücumunu tamamlamak zorundadır, aksi halde top kullanma hakkı rakip takıma geçer.
  • Oyuncu topla birlikte, top sürme, pas atma, şut atma aktivitelerini yapma hakkına sahiptir. Bir oyuncu top sürerken, topu eline alarak durdurursa, tekrar top sürme şansına sahip değildir; topu istediği yöne ve kişiye pas ya da şut atmak zorundadır.
  • Her takım 5 kişiden oluşur ve takımların sınırsız oyuncu değişikliği hakkı vardır. Eğer faul hakkını doldurmamışsa, her çıkan oyuncu tekrar oyuna dahil olabilir. Bir takımdaki beş oyuncudan biri ortada, ikisi savunma ve ikiside hücum oyuncusudur.
  • Oyunu bir baş hakem ve iki yardımcı hakem olmak üzere üç hakem yönetir.
  • Eğer bir oyuncu beş faulle oyun dışında kalırsa, tekrar o maç için oyuna dahil olamaz. Her oyuncunun bireysel olarak yaptığı faul sayısının toplamı, takım faullerini de belirler. Bir periyotta toplamda dört takım faulüne ulaşan takımın daha sonra yaptığı her faul, karşı takıma serbest atış kullanma hakkı kazandırır.
  • Hakem tarafından durdurulmadıkça, top potadan veya çemberden dönerse oyun devam eder. Ayrıca, oyuncu sahayı belirleyen çizgilerin dışına temas etmedikçe, top oyun çizgilerinin dışına değmeden havadan saha çizgisinin dışına çıksa dahi, oyuncu topu içeri çevirebilirse de oyun devam eder.
  • Her sayı atışından sonra veya hakemin düdüğü çalmasının ardından, oyun ve oyun zamanı durur. Sayı yiyen takımın pota gerisindeki çizgi arkasından topu oyuna sokması ile hem zaman hem de oyun tekrar başlar. Oyun içindeki diğer durumlara göre, hakemin gösterdiği yerlerden, top oyuna sokulur.
  • Üç sayı çizgisi içinden yapılan her başarılı atış iki sayı, üç sayı çizgisi gerisinden yapılan her başarılı atış üç sayı olarak değerlendirilir. Faullerden veya kural ihlallerinden dolayı kazanılan başarılı serbest atışlar bir sayı olarak değerlendirilir.
  • Oyuncular iki durumda cezalandırılır:
  1. Bireysel kural ihlalleri,
  2. Faul yapılan durumlar.
Kural ihlali veya hatası (hatalı yürüme, topun çizgi dışına çıkması, hücum oyuncusunun üç saniyeden fazla potanın dibindeki bölüm içinde durması v.b) top kullanma hakkını karşı takıma verir. Yapılan bireysel fauller (itme, çekme, vurma, tutma v.b) ise oyuncunun faul cezası almasını sağladığı gibi faulün yapıldığı yer göz önünde bulundurularak, rakip topu yandan oyuna sokar ya da serbest atış yapma hakkı kazanır.
  • Serbest atış hakkı adedi, faulün yapıldığı zaman, yer ve çeşidine göre değişir. İki sayılık şut atışı sırasında faul yapılmış ve atış sayı olmamışsa atışı yapan takıma iki serbest atış hakkı verilir. Üç sayılık şut atışı sırasında faul yapılmış ve atış sayı olmamışsa atışı yapan takıma üç serbest atış hakkı verilir. Eğer atış sayı olmuşsa, bir serbest atış hakkı verilir. Bir takım, bir devredeki "takım faul" sınırını geçmiş ve atış sahası dışında faul yapmışsa, faul yapılan oyuncuya iki serbest atış hakkı verilir. Teknik faullerde (oyunu geciktirme, centilmenlik dışı davranışlar, hakeme itiraz, izinsiz oyuna girme v.b.) iki serbest atış hakkı verilir. Faul eğer sert bir müdahale ile gerçekleşmişse hakem oyuncuyu oyundan atma cezası verebilir.

Saha ölçüleri

Alanın boyutları değişiklik göstermekle birlikte, ideal boyutlar 28 m x 15 m’dir. Oyun alanı bir orta çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında, orta yuvarlak denen bir daire çizilidir. Basketbol alanının karşılıklı olarak kısa kenar çizgilerinde birer pota bulunur. Pota, kenar çizgisinden 1,2 metre içeridedir ve 1,8 m x 1,2 m boyutlarında bir sac levhadır[1] . Pota üzerinde, yerden 3,05 metre yükseklikte bir sepet vardır. Sepet, 45 cm çapında demir bir çember ile buna asılı, alt kısmı açık, beyaz bir fileden oluşur. Basketbol elle oynanır ve atılan top yukarıdan çembere girip fileden geçerek aşağıya düşünce sayı olur. Basketbol topunun çevresi yaklaşık 75-78 cm, ağırlığı 600-650 gram kadardır.

22 Ekim 2014 Çarşamba

Doğa Dostu Araclar

Doğa Dostu Araba
Lihtenştaynlı enerji firması ‘Nano Flow Cell’ tuzlu suyla çalışan doğa dostu spor otomobil geliştirdi.

‘Quant-e’ adındaki bu araç bu sene ilk kez İsviçre’deki Cenevre Otomobil fuarında görücüye çıktı. 920 beygir güç üretebilen araç saate 350 km hıza kadar ulaşabiliyor. İçinde 2 adet, toplam 200 litrelik su depoları bulunduran araç, bir depoyla 600 km gidebiliyor. Aracın iç tasarımı Androidişletim sisteminden esinlenerek yapıldı.

Aventos: Karbon Ayak İzini Azaltmak İçin Geliştirilmiş Çok Amaçlı Bir Otomobil Konsepti


Aracın motor ve gövde kısmının içerdiği materyaller bilinmiyor ancak çok yüksek bir yakıt tasarrufu sağladığı aşikar. Seyyar bir mağaza görevi görebileceği düşüncesiyle tasarlanan bu çok amaçlı araç da yine gövdesinden ayrılıp, harici olarak kullanılabilen küçük bir otomobil barındırıyor. Şık ve ergonomik tasarımıyla, yaratıcılık ve verimliliği harmanlayan bu araç bir anda gözleri üzerine toplamayı başardı.
 



Güneş Enerjisiyle Çalışan Kişisel Ulaşım Aracı

Siqi Liu'nun tasarladığı bu araç, kompakt şekli ile kamp gezileri, kısa seyahatler ve alışveriş için oldukça elverişli. Bunun yanı sıra bahçe işleriniz için kullanmanıza da olanak sağlayacak biçimde dizayn edilmiş bu araçta kullanıcının boyuna göre ayarlanabilir bir gidon mevcut.
Enerjisini bir batarya kutusundan sağlayan bu elektrikli aracın dizaynında kullanılan güneş panelleri aracın hızının arttırılmasında yardımcı oluyor.
 

Mercedes-Benz ve Çevre Dostu Araçları



Mercedes-Benz Türk Otomobil Pazarlama ve Satış Müdürü Şükrü Bekdikhan: " Daimler özellikle emisyon değerleri (CO2) gözönüne alındığında kendi sınıfının en iyisi olmayı hedeflemektedir."
Bu bağlamda bir yandan mevcut içten yanmalı motorların(benzinli ve dizel) verimliliklerini arttırarak daha az yakıt tüketimine yönelirken, diğer yandan de gerek elektrikli araçlar , gerekse hibrid teknolojileri konusunda yatırım yapmakta ve ürün portföyümüzü bu yönde geliştirmeye önem veriyoruz. 2006 yılında Daimler olarak CO2 salınım miktarımız 183g/km iken 2010 yılında bunu 158g/km ye düşürdük ve 2016
yılında da AB içerisinde belirlenen hedef değerlere ulaşmış olacağız. Bugün dahi, ürettiğimiz yeni araçların 15% i hedeflenen 2015 değerlerini karşılayacak düzeydedir.
Bunun yanısıra nitrojen oksid emisyonunu azaltan BLUETEC teknolojisi pek çok Mercedes¬Benz modelinde uygulanmakta olup, zorlu Amerikan normlarını karşılayacak düzeydedir. Bununla birlikte, günümüzde elektrikli ve sıfır emisyonlu mobilitenin çevreye ve iklim değişimlerine karşı yapılacak en önemli katkı olduğu Daimler tarafında da görülmekte ve bu125/yıllık yenilikyöndeki çalışmalar derinleştirilmektedir. Ancak bu yolun çok engebeli
ve uzun soluklu olduğu da gözden çıkarılmamalıdır.
Bugün Daimler üretim aşamasında daha az enerji harcanmasına özen göstererek , hava kirliliği yaratmayacak boya metodları kullanarak, yeniden dönüştürülebilir materyallerin kullanımını ön plana çıkararak sadece ürettiği araçlarda değil, tüm üretim safhalarını kapsayacak bir çevre ve doğaya katkıyı hedeflemektedir. Ancak bu şekilde gelecek nesillere olan sorumluluğumuzu yerine getireceğimizden emin olarak , her alanda çevreci ürünleri portföyümüzün ayrılmaz parçası olarak sunmaya devam edeceğiz.

Skoda Yeşil Gelecek (Green Future) Stratejisi doğrultusunda çevreci hedeflerine 2018′de yüzde 25 daha az enerji harcayan, daha düşük emisyon değerlerine sahip otomobilleriyle ulaşacak.

Skoda‘nın 1991 yılından bu yana çevre dostu, sürdürülebilir ulaşım için 410 milyon Euro’dan daha fazla yatırım yaptığı açıklandı. Doğa ile dost ve daha düşük yakıt tüketime sahip otomobiller üretmek konusunda başarılı bir geleneğe sahip olan Skoda, bu çerçevede Greenline ve Green Tec modellerini üreterek pazara sundu.  Yeni Skoda Yeti’nin GreenLine versiyonu 100 km’de sunduğu 4,6 litrelik yakıt tüketimi ile yakıt ekonomisindeki üstünlüğünü ortaya koyarken, otomobilin CO2 emisyonu ise yalnızca 119 g/km.